Bu Köyden Olsam N'olacak
Aklıma gelenleri(hepsini değil) paylaştığım yer burası benim.. Artık parçaların linkleri de var, daha kolay olacak herşey..:)
22 Temmuz 2010 Perşembe
Siparişim Geldi(çok kısa, o yüzden dinleyecek birşey yok:))
Bu kadardı evet.. Twitter'a dönüştürmek istemiyorum blogumu, ama bu böyle oldu maalesef:)
Haydi görüşürüz..
Utku
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Çocuklar Gibi Şen(yazı kısa ama, okurken The Beatles-Happiness is a Warm Gun dinleyin)
Ya az önce doküman okuyacağım diyordum evet, ama şunu yazmadan da geçemeyeceğim..
Bir sipariş vermiştim ben internetten, ve dediklerine göre perşembeyi cumaya bağlayan geceden itibaren alabilecektim o siparişi.. Ancak dün aldığım bir habere göre, bir hata olmuş bana verdikleri tarihte. Bu durumda, aslında ben o siparişimi çarşambayı perşembeye bağlayan geceden itibaren alabilecekmişim.. Nasıl sevindim anlatamam yahu, alt tarafı bir sipariş tabii ama, olsun, değişik oluyormuş insanın kendini ilk kötüye alıştırması, ve sonra ondan daha iyi bir durumla karşılaşması:)
Artık bekliyor dokümanlar:)
Haydi görüşürüz..
Utku
Bir H.sonu Tatili Daha(okurken Muse-Butterflies and Hurricanes dinleyin)
Bu h.sonu da Marmaris'teydim dostlar. Ulan ne çok geziyor bu adam diyenler için açıklama; annemler gidiyordu, bana sordular gelir misin diye, ben de neden olmasın dedim. Ayıptır söylemesi, annemler, iki arkadaşlarıyla bir tekne aldılar, o tekneyle ilk defa kendi başlarına bir gezi yapacaklardı(tekne yelkenli olduğundan, kendi başlarına çıkmaları bir olaydı yani), ve ekstra insan gücü olsun, ve aynı zamanda da bilen birisi olsun yanımızda diye, beni de çağırdılar.. Ben de bu stajın verdiği tekdüzelikten kurtulmak adına gittim tabii ki..
İlk olarak tekneden bahsedeyim biraz.. Kendisi, bir adet Grand Soleil 45 oluyor. Gayet güzel bir tekne, ve fotolarına da şu siteden bakabilirsiniz(http://www.grandsoleil.net/gs45.php?slide=1).. Biraz yelken sporuyla ilgilenenler için biraz daha detaya gireceğim hatta şimdi: Tekne çok güzel orsaya giriyor, 30 derece orsada 8 nm hız yapabiliyorsun 20 knot rüzgarda.. Ana yelken alanı oldukça büyük.. Ve sıra en beğendiğim özelliğinde; ana yelken arabası havuzluğun içinde.. Bu durumda, ana yelkenciyle piyanocu birbirini hiç engellemiyor, onun dışında da ana yelkenci bumbanın ucundan iş yaptığından, hem gereksiz güç harcamıyor, hem de yaptığı işi daha iyi izleyebiliyor..
Kiminiz için sıkıcı kısımları geçtikten sonra, tatile dönebilirim tekrar.. Hava o kadar sıcaktı ki, arada sırada erimiş olabilirim gerçekten.. Çünkü, durduğun yerde şakır şakır terliyorsun(gerçi o bana özgü bir durum da olabilir tabii:)), ve bunu engellemek için yapabilecek hiçbir şeyin yok.. Ama bu sıcakta bir yandım ki, gerçekten çok güzeldi.. Böyle zenci gibi de olmadım(olamadım daha çok, çünkü 3 günde ancak bu kadar olabildi), ama tam istediğim rengime kavuştum.. Geçen haftaki Bodrum tatilinde gündüzleri daha çok uyuduğumdan yanma gibi bir olanağım olmamıştı, ama bu h.sonu o arayı kapattım gerçek anlamda..
Erken kalkıp erken yatma alışkanlığımdan ne yazık ki vazgeçemiyorum, bu staj beni mahvetti o açıdan.. Marmariste bile(gerçi teknedeydim ve annemler vardı yanımda, bir akranım vs. yoktu, sebep o da olabilir tabii) 11de koydum kafayı uyudum.. Gerçi geceleri uyandırıldığımdan ötürü, aslında normal miktarlarda uyudum sayılır, ama umarım bu durum hakkaten geçici birşeydir.. Zira, mesela önümüzdeki c.tesi günü gideceğim konserde uyuklamak çok istemiyorum gerçekten:)
Neyse dostlar, ben kaçıyorum, okumam gereken bazı dokümanlar var, onları bitireyim..
Haydi görüşürüz..
Utku
12 Temmuz 2010 Pazartesi
Mutluluk(okurken Nev-Aşk dinleyin)
Biraz evvel geldi bu duygu hali bana, sardı beni, sürekli gülümsüyorum ben yaklaşık bi saattir.. Niye böyle oldu bilmiyorum aslında, bu geçen günkü özlem gibi birşey oldu bu da. Bir anda geldi, gitmiyor.. Gitmesin de zaten, sevdim çok bu durumu..
Çok güzel bir duygu kendisi.. Böyle tüylerin diken diken geziyorsun bir süre, ilk bu durum vurduğunda sana. Sonra tüyler inse de, içindeki kıpırtı geçmiyor, bir gülümseme alıyor suratını, kendini sırıtmaktan alamıyorsun:) Sonsuza dek sürsün bu halim diyorsun kendine, asla bitmesin..
Neyse dostlar, umarım bitmez bu ruh halim, uzun süre sürer:)
Haydi görüşürüz..
Utku
H.sonu Bodrum, 2gün 2 gece(okurken Pinhani-Haftanın Sonu dinleyin)
Evet sevgili dostlar, dün gece(aslında bugün oluyor kendisi, saat 2.30 falandı, hatta 3) Bodrum seyahatimi bitirip İstanbul'a ve sıkıcı(e haliyle Bodrum'dan dönünce sıkıcı oluyor) staj hayatıma geri döndüm.. Buraya kadar herşey o kadar da kötü durmuyor değil mi, hatta diyorsunuzdur; "ulan daha ne istiyorsun, h.sonu bile olsa tatil yapmışsın yani" diye.. Öyle olmuyor arkadaşlar ne yazık ki.. Bodrum'dan ayrılmak üzere havaş otobüsüne bindiğin, hatta o otobüse binmeden insanlarla vedalaştığın anda mahvoluyorsun gerçekten. Hele o vedalaştığın insanların uzun bir süre daha orada eğleneceğini bilmek oldukça fazla koyuyor insana dostlar..
Oraya gideceğimi aslında oradaki arkadaşlarım bilmiyordu. Daha doğrusu, bir tanesi bilmiyordu.. Amacım da ona sürpriz yapmaktı zaten. Gecenin bir yarısı, saat böyle 12.20 sularında beni görünce onun yaşadığı şok ve sevinci görmek aslında yetmişti bile bana.. Hayır, yalan söylüyorum aslında, orada geçirdiğim zaman asla yetmedi bana, 2 gün nedir yahu, resmen dişimin kovuğuna yetmedi desem yeridir.. Bunu da biliyordum gitmeden bile, yetmeyeceğini, hatta döndüğümde daha da sıkılacağımı.. Olsun ama, ben geçtiğim h.sonunu şuan hiçbirşeye değişmem:)
Denize çok girememiş olsam da, bir kez olsa da onu da yaptığım için, kendi kendime "yapmam gereken herşeyi yaptım" diyebiliyorum.. Gerek kulede içmek, orada çalan güzel müziklerle kendimden geçmek, gerek dostlarımla beraber olmak, onlara sarılmak, bana büyük bir mutluluk verdi.. Şimdi de bu yaşamış olduğum mutlulukları düşünüyorum ve tekrardan mutlu oluyorum ben.. Hayıflanmaya ve üzülmeye başlarsam sonu gelmeyecek çünkü, çok iyi biliyorum bunu:)
Neyse dostlarım, benim kaçmam gerekiyor sanırım, biraz iş bulacağım kendime ki, kafam dağılsın. Arada sırada da geçtiğimiz h.sonunu düşünerek mutlu olacağım:)
Haydi görüşürüz..
Utku
9 Temmuz 2010 Cuma
Benzin(okurken Metallica-Fuel dinleyin)
Acaba bir gün yolda benzinim bitecek mi.. Çok merak ediyorum gerçekten, zira, bu aralar sürekli benzin göstergesinin kırmızı kısmında gösterge, ve neredeyse arabayı çalıştırdığım her seferinde, "biiiiiiiiiiip" sesi geliyor. Ama şunu da gerçekten çok merak ediyorum, yolda benzin bitmesi durumunda ne oluyor acaba.. Trafikteysen özellikle, arabayı kenara çekecek benzininin kalmaması durumunda, yolun ortasında kalıyor musun acaba, yanından geçen arabaların şöförlerinin ettiği küfürleri duymazdan gelmeye çalışarak:)
Bu gidişle bir gün olacak bu durum, hissediyorum:)
Haydi görüşürüz..
Utku
8 Temmuz 2010 Perşembe
Yolculuk(okurken Iggy Pop-The Passenger dinleyin)
Yarın akşam işten çıktığım gibi bir yolculuğa çıkıyorum arkadaşlar.. Saat 6'da çıkarsam eğer işten, 9 gibi falan gideceğim yerde olmuş olacağım. Orda da pek de çok sevdiğim, bir kısmınızın tanıdığı, bir kısmınızın da tanımadığı birtakım arkadaşlarımla uzun bir ayrılığın ardından tekrar buluşacağım.. Ama konu burada onlarla buluşmam değil, o belki başka bir yazının konusu.. Bununki ise, başlıktan da anlaşılabileceği gibi; yolculuk:)
Severim ben yolculukları, birşeylerin başlangıcı anlamına gelir çünkü onlar.. Bir tatil, bir iş, bir gün... Bunlardan herhangi birinin ilk adımı olabilir yolculuklar.. Hele bir yol arkadaşı varsa, tadından da yenmezler aslında. Her ne kadar bu seferki yolculuğumda bir arkadaşım olmasa da, yine de güzel bir yolculuk olacak benim için:)
Bugüne kadar geçirdiğim yolculukları düşünecek olursak, belki en ilginci 2004 Temmuz'da yaz okulu için gittiğim Amerika'dan dönüşümdü. Detroit'teydim ben ve Chicago'dan aktarmalıydı dönüşüm.. Detroit'teki uçak hava koşulları nedeniyle 3 saat rötar yapınca, Chicago'daki uçağı kaçırmış ve bir gece havaalanındaki otelde kalmak durumunda kalmıştık bir arkadaşımla.. Arkadaşı çok sevmiyor olsam da(yani sevmiyor değildim de, seviyor da değildim aslında), ilginç bir yolculuk olmuştu o benim için..
Ama en iyisi ise, muhtemelen geçtiğimiz mayıs ayında birkaç arkadaş Sabancı'dan çıkıp bizim yazlığa yaptığımız yolculuktu.. Yolda gerçekten inanılmaz eğlendiğimi söyleyebilirim.. 2 araba çıktığımız yolda, gerek yan yana araba kullanıp birbirimize yüksek sesle müzik dinletmek, gerek hareket çekmek gibi, oldukça aptalca, fakat bir o kadar da eğlenceli hareketler yaparak gittik yazlığa.. Yol yaklaşık 2-3 saat sürdü, ama bence daha da fazla sürebilirdi, gerçekten hiçbir itirazım olmazdı benim, zira dediğim gibi, oldukça eğlendim, ve araba kullanırken gülünebilecek maksimum miktarda gülmüş olabilirim:)
Neyse, ben yarın yola çıkıyorum, yalnız da olsam yine güzel olacaktır elbet.. En kötü, i-pod'um yanımda olacak zaten:)
Haydi görüşürüz..
Utku
7 Temmuz 2010 Çarşamba
Bodrum Bodrum(okurken, e tabii ki M.F.Ö.-Bodrum Bodrum dinleyin:))
Nasıl anlatsam, nerden başlasam.. Bundan yaklaşık üç sene öncesine tekabül ediyor, ilk olarak bir arkadaşımla yalnız tatile çıkışım ve doğal olarak Bodrum'a gidişimiz.. Aslında bizim okulun mezuniyet tatili vardı, ben zaten oradaydım, sonradan Murat gelmişti Bodrum'a(tanımayanlar için, Murat Yıldırım, benim yazlıktan oldukça yakın bir arkadaşım oluyor).. Sıcak bir gündü, tam da öğlen saati buluşmuştuk, 11-12 gibi falan.. Elimde bavulla nasıl terlediğimi anımsamak bile istemiyorum...:) Buluşup, ardından İstanbul'da rezervasyonunu yapmış olduğumuz Merhaba Pansiyon'a(bu da bilmeyenler için gelsin; barlar sokağının en sonunda oluyor kendisi, tam Halikarnas Disko'nun oralarda) yerleştik.. İçimdeki mutluluğun tarifi için kelimeler kifayetsiz kalabilirdi adeta.. Sıcaktan değil elbette:), ama öss'den kurtulmuş bir adamın onu takip eden yaz dönemindeki mutluluk zaten yeterken, üstelik oldukça samimi bir arkadaşıyla tatil yapıyor olması adeta steakhouse burgerın içindeki kızarmış soğanlar gibiydi dostlar. Tamamlıyorlardı birbirlerini onlar..
Yemediğimiz bok kalmadı evet, zira klasiktir, böyle bir durumda abazalar gibi içip sıçmamak olmaz(abaza derken, yani ayı gibi diyelim aslında). Gerçi kendimde yeterli performansı görememiş olsam da, Murat oldukça iyiydi.
Bir sene sonra aynı tatili Yiğitcan'la yaptım, sonraki sene de biraz daha gelişmişini Can'la.. Bu, şey gibi, hani charmander vardı ya pokemonlarda, Yigo'yla ve Murat'la yaptığım tatiller charmandersa, Can'la olan charmeleondu diyebiliriz.. Ancak şuana bakacak olursak, bir ofiste sıkışmış kalmış durumdayım dostlar. Belki geçen sene de yaz okulum vardı evet, ama onda hiç olmazsa cumalarım boştu ve 3, hatta perşembeden gittiğimi düşünürsek, 4 günlüğüne yazlığa gitme gibi bir lüksüm oluyordu. Şimdi ise, bırakın cumanın boş olmamasını, cuma gününden yazlığa gidebilme gibi bir durumum sözkonusu değil, işyerinin karşı(anadolu)da olması ve saat 6da paydos yapılmasından dolayı.. Ha çalışmaktan şikayetçi miyim, kesinlikle hayır, hatta belki de bu yaptığım iş benim için ilk deneyim olduğundan, oldukça heyecanlıyım da, ama ne bileyim, cumalar tatil olaydı, güzel olurdu yani:)
Aslında, muhtemelen, etrafımdaki insanların çoğu çalışmaya başladığında bu durum o kadar koymayacak bana, ama az da olsa hala şu tarihlerde uzun süreliğine Bodrum'a gidenler oldukça, ben burada ne yazık ki hapiste hissedeceğim kendimi.. Bühü..
Kaç kişiydik o zaman, bak kaç kişi kaldı şimdi..
Haydi görüşürüz
Utku
6 Temmuz 2010 Salı
Özlemek(okurken Bulutsuzluk Özlemi-Hasret dinleyin)
Aslında "Özlem" olacaktı yazının başlığı ama, kendisi aynı zamanda bir isim olmasından dolayı başlık olamadı..
Ne ilginç bir histir o. Birden böyle içinde beliriverir. Anlamazsın ilk başta ne olduğunu, neden böyle hissettiğini. Ama sonradan oturur içine o ruh hali.. Özlemeye başlamışsındır. Bunu gidermek için herşeyi düşünürsün, “n’apabilirim” diye kafa patlatırsın.. Ama hiçbirşey o ruh halini senden alamaz.. Öyle hissetmek zorundasındır, ve ta ki özlediğini tekrar görene kadar bu halden kurtulamazsın..
Niçin birden böyle duygusallaştım, böyle, efendime söyleyeyim, bir depresif moda girdim, açıkçası ben de bilmiyorum.. Zaman zaman gelir bana böyle haller, herhalde yakında da geçer diye tahmin ediyorum.
Haydi görüşürüz..
Utku
5 Temmuz 2010 Pazartesi
Staj(okurken Mika-Relax, Take it Easy dinleyin)
Bir önceki gün başlayıp da ertesi gün bitirdiğim bir başka yazım olacak bu dünkü “Hangover” başlıklı yazımdan sonra. Bugün 6 Temmuz Salı, ve saat de 09.59.. Sebebi ise, dün artık gerçek anlamda birşeyler yapmaya başlamamdı.. Köşemde Family Guy izlerken(hatta stew-roids bölümü), insan kaynakları müdürü(veya müdiresi, her neyse işte) Bilgehan hanım’ın beni danışmanlardan biri olan Süleyman’ın bir nevi asistanı olarak ataması, bir anda heyecanlandırdı beni.. Zira korkmaya başlamıştım artık “acaba bütün 2 ay böyle mi geçecek?” diye.. Ama bu yeni durum oldukça sevindirdi beni, çünkü bir işe yaramak istiyordum gerçekten. Sabah 9da işyerinde olup, sonra akşam 6ya kadar hiçbirşey yapmadan, affedersiniz “mal” gibi oturmak bana koyuyordu açıkçası. Öte yandan, stajımın kabul görmeme durumu da alabileceğim bir risk değildi. Her ne kadar staj danışmanımla(supervisor oluyor kendisi ingilizcede) yaptığım konuşmada o bana Yapı Kredi’dense burayı tavsiye etmiş ve staj kabulüyle ilgili bir endişe duymamam gerektiğini söylemiş olsa da, sonuçta tanıdığım insanlar vardı stajı kabul edilmemiş veya stajını yalvar yakar anca kabul ettirmiş olan. Bu açıdan emin olamıyordum ben de.. Sonuçta staj defterine okuduğum kitapları, izlediğim filmleri-dizileri yazacak değildim haliyle..
Neyse ki ama korktuğum başıma gelmedi benim, ve dün(veya yazının başında atan tarih), birşeyler yapmaya başladım.. Yalnız, şu bana garip ve daha da çok üzücü geldi.. Benim dün yaptığım kodlamaların hiçbiri okulda bana öğretilen bir dille değildi, okulda sadece bana işin temeli gösterilmişti(ki o da CS201 adlı, bilgisayar mühendisliğinin en temel dersinde).. Bu şu demek anlamına da gelebilirdi belki(Can yorum yapacak, kesin:)); aslında okulda ileride yapacağın şeyi çok da öğrenmiyorsun, zira çalışmak için bir yere gittiğinde, orada belki 2 haftada öğreneceğin şey, okulda 4 senede öğrenmediğin birşey olabiliyor; tıpkı benim bu ara yaşıyor olduğum gibi.. Staj da bu yüzden zorunlu olsa gerek..
Gerçi bugün henüz göremedim Süleyman’ı, ama herhalde şu aralar gelir, biz de başlarız çalışmaya.. Keyif aldım çünkü dün. Valla bak:)
Haydi görüşürüz..
Utku
Ahanda not: Koloni incelemesi de haliyle gecikiyor dostlar, yapacak birşey yok..:)
4 Temmuz 2010 Pazar
Hangover!(okurken Britney Spears - Toxic dinleyin)
Ya hayattaki en kötü birşey olabilir akşamdan kalmak.. Gece eğleniyosun ediyosun, iyi güzel, ama sabah kalktığındaki durumun çok hoş olmuyor maalesef.
C.tesi, Yankı'nın d.günüydü bir önceki yazımda da söylemiş olduğum gibi, ve güzel bi d.günü oldu ona sanırım. Yaklaşık bi 20-25 kişiydik falan, güzel de bir gece oldu tahminen kendisi için. Bol bol içildi, gülündü edildi, ve aslında bu tip olayları ne kadar da özlediğimi farkettim ben de.. Hatta olaylardan çok insanları.. Seviyorum ülen sizi..
Neyse, konuya dönecek olursak eğer, dün sabah kalktığımda hakikaten birşeyim yoktu.. Özellikle de geceki halimi düşünecek olursak(düşünmesek de olur evet) daha kötü olmayı beklerdim ben.. Ama tek sıkıntım sadece uykumun olmasıydı.. O da bir süre sonra kendiliğinden geçiverdi. "Nası olur yea? Benim olayım hangoverdır!" diye düşünürken, saat 10 gibi(gece yani) bir mide bulantısı bastırdı ki, sormayın dostlar.. İlk defa başıma bu tip bişey geldiğinden(yok hangover'ı çok yaşadım, ama ilk defa bu kadar gecikti), tırsmadım da diil aslında.. Kendi kendime "şimdi bu bikaç gün devam eder" diye düşünüp durdum. Ciddi ciddi bi panik durumu yaşadım aslında..
Ama neyse ki sabah kalktığımda oldukça freş bi haldeydim, hatta uykum bile yoktu(ki gece yattığım anda uyuyamamış olmama rağmen). Garipsedim ilk başta tabii durumu, o sıkıntının üstüne bu durum normal gelmedi.. Ama kurcalamamak da lazım bence, "bi sal"dım ben de bu durumda..
Korkularımı, acılarımı ve sevinçlerimi paylaştığım bir başka yazının daha sonuna geldik.. Tahminen bu günün sonunda da "Koloni" isimli romanın incelemesiyle bir kez daha yazacağım, bir kez daha sizlerle olacağım..
Haydi görüşürüz..
Utku
Dipçik not: Bu yazı için pazar 12'de yazılmıştır diyor, ama yalan o ha, şuan günlerden 5 temmuz 2010 p.tesi ve saat sabahın 9.13'ü.. Dün başladıydım sadece, ama sonra tabi bugün yazınca gidişatı değişti..
3 Temmuz 2010 Cumartesi
Doğumgünleri(okurken Reamonn - Tonight dinleyin)
Oldum olası sevmişimdir d.günlerini. Özellikle sahibi bensem veya çok yakın bi arkadaşımsa.. Zira kendilerini hep bi fırsat olarak görmüşümdür, bir buluşma, muhabbet etme, güzel zaman geçirme, eğlenme fırsatı olarak. Küçükken, daha hayatıma "içmece" diye bi kavram girmeden de böyleydi bu, o kavram girdikten sonra da aynı şekilde devam etti bu hissim onlara karşı..
Konu nereden açıldı diye soranlarınız olursa eğer canlar, bu akşam pek sevgili Yankı'nın d.gününü kutlayacağız Küçük Beyoğlu'nda(incelemesi için bkz mistiklal.blogspot.com).. Mekanı son dönemde çok sevmiyor olsam da, yine tabii en elle tutulur yerlerden biri Beyoğlu'ndaki, bir de zaten kalabalık olduğumuzdan elimizde çok da farklı seçenekler yok ne yazık ki:)
Neyse, konuya dönecek olursak eğer, ben mesela d.günü programımı her seferinde taa ağustostan yapmaya başlarım, böyle de heyecanlıyımdır yani.. Ama hiç bir zaman da istediğim d.günü olmamıştır.. Taa ki geçen seneye kadar..
Evet belki sevgilim yoktu, evet belki hoşlandığım bir kız dahi yoktu o aralar(ki bunlar, özellikle sevgilinin olması, d.gününde olabilecek en güzel şeylerden biridir, bkz. esatın d.günü), ama bizim evde yaptığım d.günü hayatımın en güzel d.günü olabilirdi belki de.. Sebebi ne mi, bilmiyorum aslında, belki kafamın sürekli güzel olması ama sarhoş olmamam, belki insanların gecenin bi yarısı birbirlerini(beni de evet) havuza atmaları, belki de o kadar ayrı telden insanın bi şekilde anlaşmaları.. Bilmiyorum bunu ama, dediğim gibi, en iyisi oydu yani..
Bu sene de dilerim en az onun kadar iyi bi d.günü geçiririm. Hatta belki de olur da bi sevgilim olur falan kalan 3 ayda, daha da iyi geçer d.günüm, belli mi olur:)
Neyse, ben Yankı'nın d.günü için hazırlanmaya başlayacam şimdi, anca giderim, daha berbere falan da gidicem çünkü, yolum uzun:P:) Şimdiden ilk olarak bu blogdan kutlarım d.gününü onun çok çok, zaten akşam da güzel bi d.günü olacak onun için de, ben hissediyorum..
Haydi görüşürüz
Utku